16 Ağustos 2016 Salı

Hoşgeldin tıbbiyeli!


Merhaba arkadaşlar,

Tıp fakültesine yeni başlayacaksanız, bu yazıyı dikkate almanızı ve unutmamanızı tavsiye ederim. Size “en, en, en…” başta, şuanda ülkemizdeki tıp fakültelerinde en acı şekilde sonuçlarını gördüğüm bir durumdan bahsetmek istiyorum. Yarış. Arkadaşlar, Türkiye genelinde sistem gereği birbirinizle yarışarak buraya geldiğinizin farkındayım, ben de öyleyim. Fakat artık tıp fakültesindesiniz ve okuyup mezun olacaksınız. Birinci de mezun olacak, sonuncu da. Sizin 60 veya 80 almanız sadece sizi etkileyecek. Kendinize odaklanın. Onun için insanlarla yarışma psikolojinizden en kısa sürede uzaklaşmaya çalışın derim. Arkadaşlarınıza faydalı olun ki onlardan fayda görün. Onlara bir şeyler vermezseniz bildiğinizi onlarla paylaşmazsanız da karşılık beklemeyin!

Buraya dinlenmeye gelmediğinizi biliyorsunuz. LYS’ye ne kadar emek verdiyseniz, aynı şekilde komitelerinize, finallerinize de o kadar emek vermeniz gerekiyor. Bunun bilincinde olun ve psikolojik olarak kendinizi hazırlayın.

Psikoloji demişken, tıbbı sanırım bir çoğunuz isteyerek seçti. Aile zoruyla veya çevre baskısıyla seçmemeniz gerektiğini tercih zamanında belirtmiştim. Onun için şuan istediğinizi varsayıyorum. Bu sizin sevdiğiniz, tutku duyduğunuz bir alansa bu alanda çalışmak sizi mutsuz etmemeli. Uykunuz gelebilir, dikkatiniz dağılabilir, yorulabilirsiniz; insanız. Ama bu anlarda hep şu gerçeği hatırlayın; “Buraya isteyerek geldim.” “Bu işi seviyorum, tıbbı seviyorum, tıp öğrencisi olmayı seviyorum.”

Tabiki bütün tıp hayatınızı sadece çalışarak geçirmeyeceksiniz. Geçirmeyin zaten! Çünkü şu bir gerçek ki bu meslek hayatınızın sonuna kadar sizinle gelecek. Türkiye’deki eğitim üzerinden konuşacak olursam; 6 sene tıp eğitimi, 4-5 sene uzmanlık eğitiminden bahsediyoruz. Bununla da kalmıyor. Her gün yeni tedavi yöntemleri, yeni ilaçlar, yeni teknikler ortaya çıktığından sürekli kendinizi geliştirmek, okumak ve öğrenmek zorundasınız. Yani tıp öğrenciliğiniz hayat boyu sürecek.

O zaman ne yapalım? Bunu bir yaşam tarzına dönüştürelim derim. Hayatınızda yapmak istediğiniz, yapmakta olduğunuz şeyleri düşünün. Ve kendinize belli alanlar belirleyin. Size önceki yazılarımda “hobileriniz olsun” demiştim. Bunları belirlediyseniz bu konuda harekete geçin. Doktor mu olmak istersiniz; yoksa okuyan, seyahat eden ve yeni yerler keşfeden, sanattan anlayan, kalemi güçlü, yabancı dil bilen, spor yapan bir doktor mu? Birincisinin de örneğini gördüm, ikincisinin de. Ama en çok ikincisini gördüm; ve olmak istediğim, çaba gösterdiğim şey bu. Çaba demişken, bu kelimeyi es geçmemek lazım. Zira başta anlattığım çalışma noktasına tekrar döndürüyor bizi. Olmak istediğiniz kişi olmak için, çaba göstermeniz terlemeniz gerek. Bunu kabullenin ve tutkuyla yapın.

Size söylemek istediğim o kadar çok şey var ki… Bu isteğimse aslında burada bahsettiğim şeyleri deneme yanılma yoluyla yapmış olmamdan kaynaklanıyor. Deneme- yanılma derken, bir senem yanılma yöntemiyle geçti. Onun için bunları önceden bilmenizi ve benim yaptığım yanlış çalışma metodlarına kendinizi kaptırmamanızı diliyorum.  Ama aceleyle, yüzeysel bir şekilde anlatmak istemiyorum. Ders ders, özenerek hazırlamak istiyorum. Gelecek yazımda genel olarak  tıpta yapılan öğrenme/ezberleme tarzlarından; bunların farklarından, avantaj ve dezavantajlarından bahsetmek istiyorum.

Tekrar görüşmek üzere, tutkuyla kalın!
 

5 yorum:

  1. Bi tanesin abla çok sağol

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar. Konuyla biraz alakasız olacak ama şunu sormak istiyorum. Faküktenizde 4 ve 5. Sınıf öğrencilerinin teorik dersleri var mı yoksa 3 de tüm teorik bitiyor mu

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 4 ve 5. sınıfta öğleden önce klinik öğleden sonra teorik eğitim görülüyor.

      Sil
    2. Teşekkürler, bu yılın sonundabi başvurayım öyleyse :)

      Sil