Merhaba arkadaşlar,
Tıp fakültesine yeni başlayacaksanız, bu yazıyı dikkate
almanızı ve unutmamanızı tavsiye ederim. Size “en, en, en…” başta, şuanda
ülkemizdeki tıp fakültelerinde en acı şekilde sonuçlarını gördüğüm bir durumdan
bahsetmek istiyorum. Yarış. Arkadaşlar, Türkiye genelinde sistem gereği
birbirinizle yarışarak buraya geldiğinizin farkındayım, ben de öyleyim. Fakat
artık tıp fakültesindesiniz ve okuyup mezun olacaksınız. Birinci de mezun
olacak, sonuncu da. Sizin 60 veya 80 almanız sadece sizi etkileyecek. Kendinize
odaklanın. Onun için insanlarla yarışma psikolojinizden en kısa sürede
uzaklaşmaya çalışın derim. Arkadaşlarınıza faydalı olun ki onlardan fayda
görün. Onlara bir şeyler vermezseniz bildiğinizi onlarla paylaşmazsanız da
karşılık beklemeyin!
Buraya dinlenmeye gelmediğinizi biliyorsunuz. LYS’ye ne
kadar emek verdiyseniz, aynı şekilde komitelerinize, finallerinize de o kadar
emek vermeniz gerekiyor. Bunun bilincinde olun ve psikolojik olarak kendinizi
hazırlayın.
Psikoloji demişken, tıbbı sanırım bir çoğunuz isteyerek
seçti. Aile zoruyla veya çevre baskısıyla seçmemeniz gerektiğini tercih
zamanında belirtmiştim. Onun için şuan istediğinizi varsayıyorum. Bu sizin
sevdiğiniz, tutku duyduğunuz bir alansa bu alanda çalışmak sizi mutsuz
etmemeli. Uykunuz gelebilir, dikkatiniz dağılabilir, yorulabilirsiniz; insanız.
Ama bu anlarda hep şu gerçeği hatırlayın; “Buraya isteyerek geldim.” “Bu işi
seviyorum, tıbbı seviyorum, tıp öğrencisi olmayı seviyorum.”
Tabiki bütün tıp hayatınızı sadece çalışarak
geçirmeyeceksiniz. Geçirmeyin zaten! Çünkü şu bir gerçek ki bu meslek
hayatınızın sonuna kadar sizinle gelecek. Türkiye’deki eğitim üzerinden
konuşacak olursam; 6 sene tıp eğitimi, 4-5 sene uzmanlık eğitiminden
bahsediyoruz. Bununla da kalmıyor. Her gün yeni tedavi yöntemleri, yeni
ilaçlar, yeni teknikler ortaya çıktığından sürekli kendinizi geliştirmek, okumak
ve öğrenmek zorundasınız. Yani tıp öğrenciliğiniz hayat boyu sürecek.
O zaman ne yapalım? Bunu bir yaşam tarzına dönüştürelim
derim. Hayatınızda yapmak istediğiniz, yapmakta olduğunuz şeyleri düşünün. Ve
kendinize belli alanlar belirleyin. Size önceki yazılarımda “hobileriniz olsun”
demiştim. Bunları belirlediyseniz bu konuda harekete geçin. Doktor mu olmak
istersiniz; yoksa okuyan, seyahat eden ve yeni yerler keşfeden, sanattan
anlayan, kalemi güçlü, yabancı dil bilen, spor yapan bir doktor mu?
Birincisinin de örneğini gördüm, ikincisinin de. Ama en çok ikincisini gördüm; ve
olmak istediğim, çaba gösterdiğim şey bu. Çaba demişken, bu kelimeyi es
geçmemek lazım. Zira başta anlattığım çalışma noktasına tekrar döndürüyor bizi.
Olmak istediğiniz kişi olmak için, çaba göstermeniz terlemeniz gerek. Bunu
kabullenin ve tutkuyla yapın.
Size söylemek istediğim o kadar çok şey var ki… Bu isteğimse
aslında burada bahsettiğim şeyleri deneme yanılma yoluyla yapmış olmamdan
kaynaklanıyor. Deneme- yanılma derken, bir senem yanılma yöntemiyle geçti. Onun
için bunları önceden bilmenizi ve benim yaptığım yanlış çalışma metodlarına
kendinizi kaptırmamanızı diliyorum. Ama
aceleyle, yüzeysel bir şekilde anlatmak istemiyorum. Ders ders, özenerek hazırlamak
istiyorum. Gelecek yazımda genel olarak tıpta
yapılan öğrenme/ezberleme tarzlarından; bunların farklarından, avantaj ve
dezavantajlarından bahsetmek istiyorum.
Tekrar görüşmek üzere, tutkuyla kalın!
Bi tanesin abla çok sağol
YanıtlaSilRica ederim asıl ben teşekkür ederim:)
SilMerhabalar. Konuyla biraz alakasız olacak ama şunu sormak istiyorum. Faküktenizde 4 ve 5. Sınıf öğrencilerinin teorik dersleri var mı yoksa 3 de tüm teorik bitiyor mu
YanıtlaSil4 ve 5. sınıfta öğleden önce klinik öğleden sonra teorik eğitim görülüyor.
SilTeşekkürler, bu yılın sonundabi başvurayım öyleyse :)
Sil